Bugünden, cennete bağlanın!





Çocuklarınızın şuur altlarına sahip çıkın... O gizli lordlara bırakmayın onların taze zihinlerini...


Yan yana gelmek gerekiyor… Birlikte olmak, saf tutmak.… Hayatımızdaki bütün öncelikleri bir yana bırakıp, acil olarak, bizim, “iyi” olmaya gayret gösterenlerin, bir “iyibilgi” vesilesiyle tanışmamız, bu bilgilerimizi paylaşmamız, kötülüklere karşı neler yapabileceğimizi konuşmamız gerekiyor.

Çok zorlu günler geliyor… Her yönden kuşatılıyoruz… Vatanımız üzerinde oynanan tehlikeli oyunlarda sona doğru yaklaşıldığı anlaşılıyor… Yıllardır, hem ruhumuzu, hem zihnimizi, hem vücudumuzu bozmak amacıyla, en ince ayrıntısına kadar planlar yapıp, bize, şık, çekici ambalajlarla sundukları, ortak kullanımı yaygınlaştırmak maksadıyla da belirli yasalarla yürürlüğe koydukları, bu gizli hamleleri, geri çeviremeyip, hayatımıza kattığımız için, toplum olarak sağlığımızı kaybettiğimizi, her yönden, içerden, dışardan kuşatıldığımızı şimdi daha iyi görüyoruz…

Hepimizin ortak geleceği, çocuklarımızın zihinlerini, hızlı, cazip, yeni teknolojilerle etkileyip, işgal ettikleri için, hiç beklemeden, yarın çok geç olmadan, bugünden, duygularımızı, düşüncelerimizi, gönüllerimizi bir araya getirmemiz gerekiyor…

Şimdi, bunu yapmazsak, dünyaya düşürülmüş gizli sahiplerinin, saklı lordlarının, bu sinsi planlarını boşa çıkarmaya gayret göstermezsek, tehlike yayılmaya devam edecek ve her evi, her aileyi, her çocuğu içine alacak bir şekilde genişleyecek. Hepimizin geleceğini hızla karartacak, bizi besleyen ışık o zaman iyice azalacak, belki de manevi gücümüzü kaybedeceğiz.

Şimdi! Bu anı, hiç unutmayalım… Önceki, bizi içinde yaşamak zorunda bıraktıkları, karanlık, ışıksız anları bir an olsun unutalım… Gelin birlikte hayal edelim… Dünya ilk yaratıldığı gibi… Uçsuz bucaksız ovalar, berrak ırmaklar, ağaçlar, çiçekler, kuşlar, her yanımızı sarmışlar… Hepimiz sonsuz bir ahenk içinde yaşıyoruz… Mutluyuz…

Çocuğumuzu götürmek zorunda kaldığımız pedagoglar, her gün ona içirmeye çalıştığımız ilaçlar, katkı maddeli yoğurtlar, sütler, mikrodalga fırınlarda pişirilen, şok olmuş pizzalar, sosislerin, salamların içindeki hayati tehlikeler taşıyan kimyasallar, hormonlu domatesler, sebzeler, ilkokul önlerinde satılan öldürücü maddeler, çocuklarımızın artık hiç ayrı kalamadıkları, yastık altlarına koyarak birlikte uyudukları, radyasyon canavarı cep telefonları, güzel gözlerinin ışığını çalan ateşten ekranlar, bütün bu kâbus gibi görüntüler o ahenk içinde yaşadığımız ilk dünyada yoktu…

Ne olur bir düşünün, biz ne yaptık da çocuklarımızı bugünün, şık görünümlü, onları cezp edici bir cehenneminin ortasında, dumansız alevlerinin içinde yapayalnız bıraktık… Hangi anne, baba, bunu isteyerek yapabilir…

Dünyanın ilk günleri… O cennet hayalini hiç çıkarmayın aklınızdan… Bunu unutturmaya çalışıyorlar bize… Unutmayın! Seyrettirmeyin çocuklarınıza o karanlık filmleri, o korku dolu bin bir tehlikeli bilgisayar oyunlarını oynattırmayın… Şiddet, öfke, küfür dolu o kara bilimin etkilerinden uzak tutun… Çocuklarınızın şuur altlarına sahip çıkın… O gizli lordlara bırakmayın onların taze zihinlerini…

Şimdi hep birlikte, büyük bir aile olarak, ağaçlarla, kuşlarla, berrak ırmaklarla, onlardan da kuvvet alarak, yeniden dönmemiz için o sonsuz huzurlu günlere, hemen bir araya gelmeliyiz… Gücümüzü geri kazanmalıyız… Kötülüğü durdurmak için, tehlikede olan her çocuğu kurtarmak için hayatımızı yeniden kurmalıyız… Yalnız başımıza bunu yapamıyorsak, birlik olup, gücümüzü arttırmalıyız… Sonra, yeniden, yeniden bir araya gelmeliyiz…

Çocuklarımızı, yarın çok geç olmadan, şimdi, hemen kurtarmalıyız…

Hâlâ kendimize ait bir zihnimiz varken, bir an önce, bugünden, cennete bağlanmalıyız!

Yoksa çok geç olacak!




Hayati Sır


hayatisir@iyibilgi.com

(İlk Yayın Tarihi: 12 Ekim 2006)

Bugünden, cehenneme bağlanmayın!



Ümidin düşmanı onlar.… Hepimizin hayatına göz koydular.… Kötülüğü, iyilik kisvesi altında yapıyorlar.… Yüzlerce yıl önce başladılar bu oyuna.… Şimdi, bu tehlikeli oyunun sonuna geliyorlar…. Çünkü her yerdeler!

Reklâmlar onlara çalışıyor.… Şuuraltımıza birlikte giriyorlar…. Açıkça, gözümüzün içine bakarak, teknolojinin bugün ulaştığı en son noktadan, onun, gizli sahiplerinin mesajlarını zihnimize fısıldıyorlar.…

Anlıyoruz, ama anlamamazlığa geliyoruz.… Anlarsak, yapabileceğimiz hiçbir şeyin kalmadığı fikriyle yüzleşmekten korkuyoruz.… Bugün anlamamazlığa gelirsek, ilerde, çok geç kalıp, çocuklarımızın her birinin bir cellocin olmasından hiç korkmuyoruz.

Bir varmış, hep varmış.… Onlar, hep vardı sahiden… Bizden önce de vardılar, bu dünyada.… Çok hızlı haberleşirler birbirleriyle.… En büyük özellikleri bu hızdır.… O sebepten nardan yaratıldılar. Dumanı olmayan ateşten! Şimdi, açıkça, o hızları sayesinde, gözlerimizin içine bakarak, çocuklarımızı kullanarak, bize, her zaaf gösterdiğimizde, bir vesile bularak, gizli sahiplerinin mesajlarını getiriyorlar….

Kapsama alanımız çok yakında memleketin her yanı diyorlar.… Bu söyledikleri şu anlama geliyor, size her yerde ulaşabiliriz! Zihninize gireriz, frekans atışları ile beyninizi etkileriz, ruh durumunuzu bozar, vücudunuzun bağışıklık sistemini çökertip, sizi her an, hastalıklara açık hale getirebiliriz.… Sonra da, kendi hastanelerimizde, özel donanımlı aygıtlarımızla, bütün çevrenizden ışınlarla kuşatıp, hücrelerinizin tamamını ele geçiririz…. Bu da yetmez, yeni jenerasyon ilaçlarımızla hepinizi kendimize tam bağımlı yaparız.

Kurtuluşunuz yok…

Kurtuluşumuz VAR!

Ağaçları hatırlayın.… Çocukluğunuzla birlikte, iklimlerin içindeki, o esrarlı yolculuklarını bu ağaçların…… Yeşermelerini, çiçeğe durmalarını, meyve vermelerini…. Dallarının arasında yaşayan sincapları, kuşları…… Çocukken, meyvelerini yerken duyduğumuz mutlulukları….

Yine o eski günlerdeki “ağaçlarla çocuklar” gibi olmalıyız.… Ne bir eksik, ne bir fazla…. Ancak o zaman, biz yaşadıkça, bütün tabiat bizimle birlikte yaşar…. Hakikî olmakla alâkalı herşey… Hakikî bir hayatı tercih etmekle ve önceliklerimizi buna göre yapmamızla alâkalı…. Hepsinden önemlisi bunları gerçekleştireceğimize olan inancımızla…. Bu inancımıza kavuşabilmek için, onların kapsama alanından çıkmamız gerekiyor.

Bunun için bir yere kaçmamıza hiç gerek yok.… Onlarla ilişkinizi hangi araçlarla kuruyorsanız, kapatın düğmesini… İndirin şalteri.… Çıkın onların kapsama alanından.… Bırakın o zaman, çaresizlik içinde kıvransın, o gizli sahip, yüzlerce yıllık planının içinde, bir yılan gibi….

Sonra da, kendi hür iradenize bırakılmış olan, yaşamak istediğiniz, asıl kapsama alanınızın tercihini yapın ve bu işi artık sonuçlandırın.

Ya ateşten-nardan bir cehennem……

Ya ışıktan-nurdan bir cennet….

Ağaç olmayı seçmek, insan olarak, halife olarak, hep iyilik peşinde olan bir melek, bir ağaç, bir çocuk gibi yaşayabilmek isteği, günaha karşı durmakla alâkalı…

Allah’ın size çizdiği sınırlarda durun.

Ne olur, daha bugünden, cehenneme bağlanmayın!




Hayati Sır


hayatisir@iyibilgi.com

(İlk Yayın Tarihi: 12 Ekim 2006)